28 Mart 2019

Büyük Adamların Önemli Bir Vasfı: TEENNİ   

Teenni; iyice düşünüp taşındıktan sonra işe koyulmak; başladıktan sonra temkinli ve sâkin hareket etmek; her zaman ağırbaşlı ve ihtiyatlı davranmak gibi, manalara gelir.

Teenni ile ‘sabır', mana bakımından birbirine yakın kavramlardır. Fakat aynı şey değildirler. Çünkü ‘sabır': Dinî emirleri yerine getirirken, haramlardan kaçarken, musibetlerlerle karşılaşırken ve zorlu hedeflere doğru yürürken; nefsi kontrol etmek, kendine hâkim olmak, pes etmemek, bırakıp kaçmamak, yılmadan sıkıntıya katlanmak ve nihayet metanetle direnip yenilmemektir.

Teenni'nin ‘rıfk' ve ‘sekine' kavramları ile de anlam ilişkisi vardır. Çünkü ‘rıfk'; sertlikten uzak yumuşak davranış, demektir. ‘Sekine' ise; kızmadan, teleşa kapılmadan sâkin ve vakur hareket etmektir.

İş yaparken ve karar verirken ‘acelecilik' de ‘tembellik' de aşırı uçlardır.  Teenni ise, bu iki aşırı ucun tam ortası ve makbul olanıdır. Çünkü teenni ile hareket eden kimse, yapacağı işin sonunu düşünür; ne getireceğinin, ne götüreceğinin hesabını yapar. Dolayısıyla -zarar ve pişmanlık getirecek- fevrî ve ânî kararlardan kaçınıp sağduyu ile hareket eder.

İnsan Çok Acelecidir

İnsanoğlu; hayra, iyiliğe ve rahatlığa çabuk kavuşmak; şer, kötülük, sıkıntı ve üzüntüden de çarçabuk kurtulmak ister ve bunun için de çok acele eder. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“İnsan, yaratılışça çok acelecidir.” (Enbiya 37)

“Zaten insan çok acelecidir!” (İsra 11)

Fıtraten acelecî olan insanoğlu, genelde sabırsızdır da. Bu sebeple çabuk daralır, bunalır, sıkılır ve -hiç düşünmeden- aklına takılan şeyin hemen oluvermesini ister. Halbuki onun acele etmesi ile birşey değişmez ve -tabii olarak- herşey takdir edilen zamanda ve kıvamda meydana gelir. Çünkü herşeyin bir vakt û saati vardır. Kaza ve kadere inanmanın manası da budur.

Bunun için Dinimiz -aceleciliği değil- teenniyi emretmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ey insanlar! Yavaş olun, çünkü acelecilikle doğruya ulaşılmaz.” (Buhari)

“Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.” (Beyheki)

“Yavaş olmak, yumuşak davranmak, Allah'ın kuluna verdiği büyük bir ihsandır. Aceleci olmak, şeytanın yoludur. Allahü Teâlânın sevdiği şey; yumuşak ve ağırbaşlı olmaktır.” (Ebu Ya'la)

Efendimiz aleyhissalatu vesselam, Eşecc El-Asarî isimli sahabiye: “Ey Eşecc! Sende, Allah'ın sevdiği iki haslet vardır, bunlar: Hilm (yumuşak huyluluk) ve teenni (temkinli hareket) etmektir,” buyurdu. (Tirmizi 2011)

Acele İşe Şeytan Karışır

İnsanın aklına nefsanî birşey gelince, şeytan; fırsatı kaçırma, hemen harekete geç, yap, der. O da, yapar. Zaten bunun için de “acele işe şeytan karışır,” denilmiştir. Fakat Allahü Teâlâdan kalbe gelen ilhâma uyan kimse ise, teenniyi elden bırakmaz; o, aklına gelen şeyi yapmaktan Allahü Teâlâ râzı olur mu olmaz mı; o iş sevap mı günâh mı diye düşünür. Günâh ise terkeder, değilse yapabilir. Böylece anlaşılmış oluyor ki, teenni ile hareket eden; Rahman'a, acele eden ise, düşmanı olan şeytana uymuş olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Teenni ile hareket etmek Allah'tan, acele ile hareket etmek de şeytandandır.” (Tirmizi 2012)

Acele Eden, Ecele Gider

Mesela trafik kazalarının pek çoğu, genelde iki taraftan birinin veya ikisinin teenniyi elden bırakıp acele etmesinden kaynaklanır. Çünkü acele eden kimsenin, dikkati dağılır, eli ayağı birbirine dolaşır ve doğal olarak hata eder. Hata ettikten sonra da pişman olur. Fakat -ne yazık ki- iş işten geçtikten sonra bu pişmanlığın pek bir faydası olmaz. Fakat yapılan hatanın bedeli genellikle çok ağır olur. Bunun için, “acele eden, ecele gider,” denilmiştir. -Acelecilik değil-, ‘sürat' ile ‘teenni', gaz ile fren pedalları gibidir ve her ikisi de gereklidir. Önemli olan bunları yerinde ve ölçülü kullanmaktır. Çünkü gaz yerine frene ve fren yerine gaza basmak ne derece sakıncalı ve tehlikeli ise, sürat edilmesi gereken yerde teenni etmek ve teenni edilmesi gereken yerde sürat etmek aynı derecede sakıncalı ve tehlikelidir.